Göz Nur mudur? – Toplumsal Yapıların ve Kültürel Gözlemlerin Işığında Bir Sosyolojik Analiz
Bir Sosyoloğun Samimi Girişi
Toplumun karmaşık dokusunu anlamaya çalışan bir araştırmacı olarak sık sık kendime şu soruyu sorarım: “Göz nur mudur?” Bu ifade, sadece biyolojik bir organın ya da romantik bir metaforun ötesinde, insan ilişkilerinin, kültürel değerlerin ve toplumsal normların iç içe geçtiği bir semboldür. Türkçe’de “gözümün nuru” demek, hem sevgi hem de kutsiyet barındırır. Ancak bu masum ifade, toplumun cinsiyet rollerini, aile yapısını ve duygusal ilişkilerin biçimlenişini anlamak açısından da derin bir pencere açar.
Göz, burada sadece görme organı değildir; toplumun bakışını, onayını, sevgisini ve kontrolünü temsil eder. Bu yüzden “göz nur mudur?” sorusu, “Sevgi nasıl yaşanır, değer nasıl verilir, kadın ve erkek dünyayı nasıl farklı görür?” sorularının da sosyolojik bir yansımasıdır.
Toplumsal Normlar ve Gözün Anlamı
Her toplumda göz, sembolik anlamlar taşır. Türk kültüründe göz, hem koruyucu hem de denetleyici bir işlev görür. Nazar boncuğu, “göz değmesin” dilekleri, ya da “göz hakkı” kavramı, toplumun bu organa yüklediği anlamları açıkça gösterir. “Göz nuru” ise bu sembolizmin duygusal bir yansımasıdır.
“Göz nurum” dediğimizde, aslında birine duyulan derin bağlılık, özen ve kutsallık duygusunu dile getiririz. Ancak burada dikkat çekici olan, bu ifadenin genellikle anne-baba ile çocuk arasındaki ilişkilere, yani bakım ve emek kültürüne atfedilmesidir. Bu durum, toplumun değer skalasında “göz nuru”nun, sevgi kadar fedakârlıkla da ilişkili olduğunu gösterir.
Cinsiyet Rolleri: Erkekler İşlevde, Kadınlar İlişkide
Toplumsal cinsiyet rolleri, “göz nuru” kavramının anlam katmanlarını doğrudan etkiler. Erkekler yapısal işlevlere, kadınlar ise ilişkisel bağlara odaklanır. Bu ayrım, hem sosyolojik hem de kültürel olarak derin köklere sahiptir.
Erkek, toplumun gözünde “evin direği”, “ailenin koruyucusu” olarak konumlandırılır. Onun dünyasında “göz” çoğunlukla denetleme, kontrol etme ya da başarıyı görme aracı haline gelir. Erkek, gözünü dış dünyaya çevirir; sistemin işleyişine katkıda bulunur, statü ve işlev üzerinden kimliğini kurar.
Kadın ise, toplumsal olarak “ilişkinin koruyucusu” rolündedir. Onun bakışı, dışarıdan çok içeriye yöneliktir. Kadın “göz nuru” ifadesinin asıl taşıyıcısıdır, çünkü duygusal emeği, bakım sevgisi ve görünmeyen çabayı temsil eder. Kadının “gözü” koruyan, kollayan, sevgiyle parlayan bir simgedir.
Bu ayrım, toplumsal yapının cinsiyet temelli iş bölümünü yeniden üretir. Kadın “göz nuru dökmekle” tanımlanırken, erkek “göz önünde olmakla” güç kazanır. İşte tam da bu noktada, göz bir sosyolojik metafora dönüşür: biri görür, diğeri görünür kılınır.
Kültürel Pratiklerde Gözün Sembolü
Kültürel pratikler, “göz nuru” kavramının hem somut hem de soyut yansımalarını taşır. El emeğiyle yapılan bir dantelin, nakışın ya da kilimin “göz nuru” olarak adlandırılması boşuna değildir. Bu tanımlama, kadının emeğini görünür kılmanın bir yolu olmuştur. Ancak aynı zamanda, bu emeğin ev içiyle sınırlı kalmasına da neden olmuştur.
Bir yandan, toplum kadın emeğini kutsallaştırarak “göz nuru” der; öte yandan, bu emeği “özel alan” içine hapseder. Bu ikilem, toplumsal cinsiyet rollerinin kültürel üretim biçimlerini nasıl yönlendirdiğini gösterir.
Bu açıdan bakıldığında, “göz nuru” hem direniş hem kabullenme barındırır: kadın emeğini yüceltir, ama onu ev sınırları içinde tutar. Dolayısıyla “göz nuru”, kadının görünmeyen emeğinin sosyolojik bir iz düşümüdür.
Toplumsal Görünürlük ve Bakışın Gücü
Sosyolojik olarak bakış, sadece görme eylemi değil, aynı zamanda bir iktidar aracıdır. Toplum kime, neye ve nasıl bakacağını belirler. “Göz nuru”nu kim hak eder, kim gözden düşer, kim gözden uzak tutulur — bunların hepsi toplumsal normlarla şekillenir.
Erkek bakışı genellikle kamusal alanda egemen olurken, kadın bakışı özel alana yönelir. Bu da gözün toplumsal işlevini cinsiyet temelli olarak ikiye ayırır: biri statü üretir, diğeri duygusal dayanışmayı. “Göz nur mudur?” sorusu tam da bu ayrımı sorgular. Belki de göz, bir yargı değil; bir tanıklık aracıdır — hem sevginin hem de toplumsal kontrolün sembolü.
Sonuç: Gözün Işığı Toplumsalın Aynasıdır
Sonuçta, göz nur mudur? sorusu, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde yanıtlanabilir. Göz, sadece ışığı değil; sevgiyi, emeği ve toplumsal anlamı da yansıtır. Kadının ilişkisel emeği, erkeğin yapısal rolüyle birleştiğinde toplumun dokusu tamamlanır. Ancak bu doku, eşitlikçi bir biçimde örülmediğinde, “göz nuru” bir yücelik değil, bir görünmezlik metaforuna dönüşür.
Okuyucular olarak kendimize şu soruyu sormalıyız: Biz kime gözümüzün nuru diyoruz ve neden? Çünkü bu cevap, sadece sevdiğimiz kişiyi değil, aynı zamanda nasıl bir toplumda yaşamak istediğimizi de ortaya koyar.
İman bir nurdur ; göz nuru insanı madde âlemiyle buluşturduğu gibi, iman nuru da insan kalbini iman hakikatlerine muhatap kılar. Kör bir insan, göz nurundan mahrumdur; eşyaya bakar ama bir şey göremez. Göz, varlığı idrak eden âlettir. Allah ona ışıkla beraber bir de görme nuru vermiştir . Gözde görmeyi sağlayan nur olmazsa, ışığın varlığı ve eşyayı aydınlatmasının faydası yoktur.
Hüseyin!
Yorumlarınız yazının kalitesini yükseltti.
Böylece Kur’an nur üstüne nur olmuştur. “Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir.” mealindeki ifadenin anlamı şudur: Hidayet nuru, Allah’ın en büyük bir lütfüdür, bir ihsanıdır, bir bağış ve ödülüdür. Bunu herkese vermez, bilakis dilediğine, beğendiğine verir . 9 Ağu 2016 “Allah, göklerin ve yerin nurudur,..” diye başlayan Nur Suresi 35. ayette … Sorularla İslamiyet allah-goklerin-ve-yerin-n… Sorularla İslamiyet allah-goklerin-ve-yerin-n… Böylece Kur’an nur üstüne nur olmuştur.
Samur! Görüşleriniz, yazıya yalnızca derinlik katmakla kalmadı, aynı zamanda daha okunabilir bir yapı kazandırdı.